Herkes Kendine Sürgün Biraz...
Aşk herkesi
Kırar biraz
Eksilmesin
Acısı şükret
Sen bana dediğinden bu yana kırık bir yanım. İçimde bitmeyen yitmeyen bir sen. Senle tutunmuşluğum hayattaki fırtınalara, dalgalara rotamı kaybetmiş bir gemi gibiyim şimdi yalpalıyorum. Acısını yaşıyorum sensizliğin.
Varsın ağlasın
Dalda kiraz
Herkes kendine
Sürgün biraz
Aşkımıza ağlıyor şimdi bulutlar. Gökyüzü döküyor içindekileri damla damla benim gibi. Kendine sürgün ettin ya beni. Bitmeyen bir özlemin kollarına bıraktın. Sürgünlerdeyim bu sürgünün sebebi sen sonu sen.
Çocuk gülüşün
Dünden bir yara
Aşk bize sıla
Gözlerimin önünde yüzün o masum gülüşün. Geçmişten kalan kabuk tutmuş bir yarasın içimde zaman zaman kanayan. Uzaklardayız bir birimize aramız da aşılmaz engeller. Aramızda başka eller, başka yollar başka hayatlar var. Akıp gidiyor hayat senden uzakta bir yerde.
Günler gelirde
Büyür üzerler
Aşk bize gurbet
Zaman akıp gitmekte yolunda sanıyorum her şey aklıma bir sen düşene kadar. Büyüyor tekrar açın içimde. Tarifsiz sızılar sarıyor, kramplar giriyor kalbime kap katı kesilip kalıyorum damarlarımda kan akmıyor bir kalp krizine dönüşüyorsun. Feryat ediyor kalbim sonunda patlatıyor damarlarım yinede yoksun.
Ay ışığı
Tende bıçak
Giden sürgün
Kalan kaçak
Sürgün edilmiş bir aşk bu senden uzaklarda bir deniz kenarında sana doğru bakıyorum hasretle. Yüzün gibi parlıyor bu gece ay. Tebessümler oturuyor yüzüme. Yaralarım kanıyor deniz tuz basılıyor üstüne seni hatırladıkça. Mavi bir gecede hasretliğin siyahı sarıyor etrafımı.
Kapansın yarası
Şu gecenin
Ayrılıklar örtsün üstümü
Sensiz geçen yılların yarası kapansın artık. Ya tam sana gelsem ya tam senden gitsem sıkışmasam hep iki arada bir derede. Sen en iyisi bende bitsen ve kapatıp kapıları mühürler vursak üstüne.
Kimim kimsemdir
Ah gözlerin
Gidecek yeri
Yok kimsenin
Hiçbir şeyimsin dokunamadığımsın, gözlerinde kendimi göremediğimsin yanında olmadığım, saçlarını okşayamadığım. Hiçbir şeyimsin hiç gidemediğimsin. Senden başka kimsem yok. Sende ise bir ben varmıyım?
Öylesine vurdun ki beni
Korkar oldum noktalar koymanin ardindan yeni cümleler kurmaya.
Artik yokmussun, artik yokmusum, artik yokmusuz
hatta oturdugumuz odanin sari duvarlarina yansiyan gün batimlari yokmus. Ellerin yokmus en beklenmedik anda ellerimle kavusan. Asklar yokmus artik, bir zamanlar var olduguna inandigim.
Öylesine yiktin ki beni
Içimde kirilan bir ayna kaldi sadece.
Geceler yokmus artik, gündüzler de…
Saatlerin kadranlari kirilmis, küsmüs zamana.
Kala kala bir rüya kalmis geceleri bulustugum.
Bir zamanlar yanyana yürüdügümüz yer de silinmis gitmis haritalardan. Ne çok sey kalmis, ne çok sey var olmus yasanip bitmislerden…
Harfleri unutuyorum
En çok da isminin içinde geçenleri.
Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasina yerlestirilen birkaç küçük nokta kaldi. Sadece üç nokta…
Apostroflar yok artik
virgüller de çoktan yitip gitti geldikleri masallar alemine. Ne bir ünleme rastlayabilirsin artik bu ucunu göremedigimiz sokagin ortasinda, ne de kendini sorgulayip duran tek bir soru isaretine…
Yok olmus dakikalar yok olmus saniyeler ve birazda sen...
Sahi biz hiç var olduk mu seninle?
Belki olduk.
Aslinda ne kadar yanildik, ne kadar aldandik.
Biz koskoca birer yalandik! Ençokta sen!
Odanda daginikligimi toplayan bir gölge vardi, o da yok artik.
Daginikligimda yok, serzenislerim, bosvermisliklerimde.
Aylar yillara dönüp gitti. Artik ay yok, yildizlari da kaybettim ne zamandir. Sahi gökyüzü var miydi seni sevdigim zamanlar?
Iki sehir, bir köprü vardi bir zamanlar
ve gitmek isteyipte gidemedigimiz onca yerler.
Hersey bir bir kaybolur gibi
Yoklara karismak üzereyiz.
Yanyana izledigimiz filmler yok artik. Belki bir tiyatro oyununun taa kendisiydik ikimiz. Birdik, bizdik, “en”dik, tektik…
Sahi biz ne zaman bittik?
Her sey zaman istiyor ve ben yirtip atiyorum bir kagida yazdigim seni ve sana dair herseyi...