~~SİTEME HOŞGELDİNİZ~~ |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gidişin değil, bir umutla dönersin diye beklemek öldürdü beni..Bir hoşcakalı çok gördün... Zor geldi hoşcakal demek sana, böyle gitmek daha kolaydı çünkü, arkada kalanı düşünmeden çekip gitmek, yakıştı mı sana?Yakıştı mı gidiyorum demeden gitmek? Yakıştı mı veda etmemek ve çekip gitmek? Yakıştı mı ayrılıkla yüzleşmemek? Gittiğini bile söylememek..
Bir hoşcakalı çok gördün.. Bu kolay olanı idi, bunu seçtin... Bencildin, gene kendin için en iyi olanı seçtin, başkasının duyguları seni yine hiç ilgilendirmedi... Hoşçakal demek zordu cünkü, vedasız gittin, sanki geri gelecekmiş gibi gittin, ayrılıkla yüzleşmeden gittin... Ayrılık acı verir çünkü, sanki ayrılmıyormuşuz gibi terk ettin. Oysa beni gidisin değil, bir umutla gelirsin diye beklemek öldürdü...
Hoşcakal dememiştik, ayrılmamıştık öyle ise, dönecektin, bir umut vardı hala, rüzgarda savrulan bir mum alevi gibi cılız ama ısrarla yanan bir umut vardı.. İşte beni o umut öldürdü...
Gidişin değil...
Bir gün dönecek diye beklemeler öldürdü beni, başka gölgeleri, sana benzetmek eritti bedenimi, ayak sesleri, merdiven çıkışlarını dinledim sen misin? diye... Kapı çalındığında ben koştum, telefon çaldığında, ilk çalışta elim telefondaydı ilk aylar da... Gelmedin... Ama hoşçakal da dememiştin... Gitmiştin... Ama veda etmemiştin...
Gidisin değil, beni döneceksin umudu ile beklemek öldürdü...Çok geç anladım bencildin. Artık hiçbir gölge sen değilsin, hiç telefon etmeyeceksin, dudakların adımı söylemeyi unutmuştur artık, çalan kapılar ve telefonlara ben bakmıyorum kaç zamandır. Hoşçakal demeden gittin. Kolayı seçtin... dönmeyeceksin...
Yüreğimde artık ne sevgi var, ne umut, ne de bir ağrı... Yüreğimde taşlaşmış bir HOŞCAKAL var... sana ait... Onu bir söyleyebilsem, sana veda edeceğim... Bunca yıl benden çaldığın, hayatımı geri isteyeceğim.
Ve sen, Hiç anlamayacaksın, hiç bilmeyeceksin... Beni gidişinin değil, dönersin umudu ile yaşamanın öldürdüğünü...
Hoşçakal demek, ölmekten daha mı zordu?
Bu yazıya nerden başlasam; sonu sana çıkacak biliyorum! Sen'li cümleler dolacak gözlerime... Gülüşünü yazmak isteyecek içiM yapamayacağım... O kadar güçlü değilim çünkü..Sende biliyorsun bunu!!! Bende baştan sona seni yazarım o zaman.. Sen... diye başlayıp, sen... diye bitiririm satırlarımı! Belki o zaman diner gözümün yaşları!
Sen... Oysa ne güzel gelmiştin hayatıma... Masmavi mucizem olmuştun! Hayatıma dolmuştun! Heryerde sen vardın. Her şey senle güzeldi! Sen her şeydin! Nefesimdin..
Gittin... Ölüyorum!!!
Sen... Uğruna kimlerden vazgeçtim... Neleri feda ettim bir bilsen... Sen benimleydin ya.. Önemi yoktu küçük şeylerin! Oysa ben detaycıydım...Hayatı ayrıntılarda, hep en uçlarda yaşardım! Sen beni yanına çağırdın.. Anlat dedin...
Gittin... Susuyorum!!!
Sen... Anlık değil, günlerce süren mutluluklar yaşattın bana! Gülüşünü düşünmek bile ısıttı içimi... Sen varsan güzeldi hayat sen varsan doğardı güneş, sen varsan gök MaVi'ydi...
Gittin... Karanlıklarda kayboluyorum!!!!
Sen... Yanımdayken... Ağlatan tüm şarkılar anlamsızdı... Aşk mutluluktu, sen aşktın ve ben seni yaşıyordum! Üzülücek hiçbir şey yok gibiydi... O şarkılar bile acıtmıyordu içimi...
Gittin... Ağlıyorum!!!
Şimdi ne desem boş... Niye gittiğini bile söylemedin bana! Olmuyo dedin! Uzatmayalım dedin! Ama söylemedin sebebini! Birgün karşına çıktığımda, biliyorum gözlerime bakamayacaksın... Böyle apansız, böyle acımasız, böyle...! Böyle bir gidişi haketmedi bu aşk!!! Bunun sende farkındasın...
İşte sona geldik! Belki bu kadarı bile fazladır sana... Senin için değil zaten bu satırlar, aşkım için, sadece onun hatırına!
Sen... Gittin ya... Ne deyim sana bilmiyorum!!!
Yar.. Bakma gözlerime öyle.. Göremezsin orada savaştan öte bir şey. Okunmaz bende mutluluğun izi.. Saçlarımdan süzülür ayrılığın tadı. Gitmeler yer tutmuştur yüreğimde, hasret delip geçmekte ruhumu..
Ve aklım terk etti beni, senin ardından..
Yar.. Susma bana öyle , bir şey de.. Gel de geleyim, git de gideyim. Ama batırma içime bu sessizliği..
Şimdi hangi şehre sığınırım, hangi kapılarda bulurum izini..
Hayat küsmüş, seninle basıyor üstüme, ölüm uzuyor içimdeki yollara. Ve ben yavaş yavaş düşüyorum gidişine astığın uçuruma.. Şimdi ne okunur, ucuna kan bıraktığın dudağımda. Gözlerime yuva yapmış hüzün kırıkları, bata çıka yaşıyorum bu koca yalnızlığı.. En keskin susmalarda öldürdün beni, harflerimi de adıma gömdün. Kara yazılarda okudum hikayemi..
Duvarlarda çürüdü parmak uçlarım. Soğuk bir hücre ayazına gömdüm, yüzümde açan gölgeni..
Yar.. Durma öyle uzakta, öteden estirme ayrılık rüzgarını. Hazan değdirme yaralarıma. Şimdi yalvarışlar dizilmiştir gözlerime, yüzüme bir bıçak gibi bakma! Vurma içime bu soğuk sabahı. Unut gecenin en derin yaralarını. Varlığınla ört yüreğimi, uykuma geçit ver. Solgun düşler derledim yarına, aklımda büyüttüm ismini..
Yokuşlara dayanmaz ömrüm, idam et bu ayrılığı..
Yol ver gideyim, içimin en titrek yanına seni nöbet bileyim. Hem daha mı çok benden kanayan yaraların ?.. Bir yol ver, bir şey de ama susma!
İniltisinden durulmaz yoksa bu ayrılığın. Ve dokunmaz ellerim sana, sen aldırmasan da..
Gözlerindeki kor acıtmasın yüreğimi, ben unuttururum varlığımı..
Yar.. Yakma bu sonbahar düşkünü hayatımı, gömerim geçmişe adımı. Ama bitmesin bu ayrılığın son mısraları. Çünkü bu; yarası içinde saklı bir bedenin son duaları..
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 16 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|